Aşı Geliştirmek Neden Uzun Zaman Alıyor?

 

Herhangi bir bulaşıcı hastalık salgını durumunda akla gelen ilk çözümlerden biri aşıdır. ABD, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsünün müdürü Anthony Fauci güvenli ve işlevsel bir aşı üretmenin 18 ay sürebileceğini söylüyor. Aşının hem spesifik bir hastalığa karşı olması hem de tüm insanlar için koruyucu ve güvenli olma şartı aşı geliştirmeyi zorlaştıran önemli noktalar. Örneğin, bir araştırmacının, güvenliğini ve etkinliğini tespit etmek için hastanede yatan bir COVID-19 hastasına deneysel bir tedaviyi uygulaması birkaç gün alırken bir aşının sadece Faz 1 aşamasına (sağlıklı gönüllülerde denenmeye başlandığı zaman) gelmesi bile yıllar alabiliyor. Çünkü aşıların bir hastalığı önleyip önleyemeyeceklerini görmek için büyük insan gruplarında test edilmeden önce güvenlik açısından test edilmesi gerekiyor.

Bu nedenle ilk olarak laboratuvarda, ardından hayvanlarda ve daha sonra küçük bir insan grubunda denenmeleri gerekiyor. Bundan ötürü, uzmanlar SARS-Cov-2’ye karşı aşı geliştirilirken zaman kazanmak için herhangi bir basamağın elenmesinden de endişe duyuyorlar. Aşıların geliştirilmesinin, özellikle güvenlik için kapsamlı bir şekilde test edilmemiş veya seri üretim için ölçeklendirilmemiş yeni teknolojiler kullanıldığında bile yıllar alabileceği düşünülüyor. Şu an piyasada hiçbir koronavirüs aşısı olmadığından ve bu aşılar için henüz büyük ölçekli üretim kapasitesi bulunmadığından bu süreçleri ve kapasiteleri geliştirmek de gerekecek. İlk kez yapıldığı için bu da gene zaman alacak.

Önerilen Yazı: Korona Virüsü için Aşı Geliştirmeye Çalışan Şirketler

Milyonları Koruyacak Aşı Yarışı

Mart ayında Faz 1 denemeleri başlayan Massachusetts merkezli Moderna şirketi tarafından geliştirilen aşı haberleri bütün dünyanın dikkatini çekti. Yirmiden fazla sağlıklı gönüllüde Faz 1 güvenlik denemelerine başlandı. Ancak araştırmacılar bağışıklık sisteminin virüsle nasıl savaştığı ve aşının benzer bir bağışıklık tepkisini güvenli bir şekilde nasıl tetikleyeceği gibi önemli sorulara da yanıt bulmaya çalışıyor. Üzerinde çalışılan aşı bir RNA molekülünden oluşuyor. Geliştirilmeye çalışılan diğer SARSCoV- 2 aşılarının çoğu gibi, bu aşıda da virüsün insan hücrelerine girmek için kullandığı diken proteinini tanıyan ve bloke eden antikorlar üretmesi için bağışıklık sistemini tetiklemek amaçlanıyor. İkisi ABD’de, biri Çin’de, biri İngiltere’de olmak üzere dört aşı adayı insanlarda erken test için onay aldı. Diğer adaylar için ise çalışmalar büyük hızla sürüyor.

Bulaşıcı hastalığı başarıyla engelleyen bir aşı geliştirmenin birçok yolu var. İlk geliştirilen çiçek aşısında, hastalığa neden olan virüse benzeyen ve sadece hafif semptomların gelişmesine neden olan vaccinia virüsü kullanıldı. Bu yöntem, aslında hastalığa yol açmadan istenen bağışıklık tepkisini oluşturan “benzer” bir virüsün tanımlanıp çoğaltılmasına dayanıyor. Virüsün zayıflatılmış bir suşunu kullanmak ise sarıhumma aşısını geliştirmek için de kullanılan diğer bir yöntem. Bu tür bir aşı ile ilgili temel sorun, virüs ne kadar zayıflatılmış olursa olsun, herkesin bağışıklık sisteminin aşıdaki canlı virüs ile baş edebilecek güçte olmaması. Çocuk felci aşısı gibi inaktif (ölü) aşılarda, virüs inaktive ediliyor ve bu nedenle kendini çoğaltamıyor, bu yüzden de zaman içinde genellikle birkaç doz uygulanması gerekiyor.

Hepatit B ve insan papilloma virüsü (HPV) aşıları gibi alt ünite (subunit) aşılar, virüsün belirli kısımlarını içeriyor. Bilim insanları bir alt ünite aşısı oluşturan viral parçaları güvenli bir şekilde elde etmek için proteinleri saflaştırıyor ve onları insan vücudunda tehlike oluşturmayacak bir virüse aktarıyor. Viral vektörler olarak bilinen bu virüsler, Ebola aşısı oluşturmak için de kullanıldı. Örneğin yeni koronavirüse karşı yapılan aşı geliştirme çabalarında, adenovirüs vektörünü kullanan araştırma grupları var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir