Albert Einstein’ın Kariyeri Boyunca Yaptığı İki Hata

Albert Einstein’ın Kariyeri Boyunca Yaptığı İki Hata

Her ne kadar dışarıdan öyle görünmese de, Einstein hayatı boyunca hiç hata yapmadı ve mükemmeldi diyemeyiz elbette. İzafiyet teorisini bizlere armağan eden dehanın efsanevi akademik kariyeri boyunca yaptığı 2 önemli hatası olmuştur. Gelin bu iki hatayı inceleyelim.

Einstein’ın 1. Önemli Hatası

Kendi teorisi olan ‘Genel Görelilik’ Albert Einstein’ı rahatsız ediyordu. Çünkü teori, durağan değil dinamik bir evreni öngörüyordu Einstein, evrenin durağan olması gerektiğini düşünüyordu. Sürekli değişen Dünya’nın aksine evrenin statik bir yapısı olduğuna inanıyordu. Hatta Einstein genel görelilik teorisinde, evrenin zaman içindeki değişimini formülize ettiği denkleminde evreni değişmez olarak düşündüğünden sabit bir sayı ile göstermiştir. 

Einstein teori yayınlandıktan bir süre sonra, kendi denklemlerini değiştirmiş ve teoriye bir ‘kozmolojik sabit’ eklemiştir. Bu sabit sayede evreni ‘durağan’ kılacağına inanıyordu büyük bilim adamı. Ama genel görelilikte yaptığı bu değişiklikten kısa süre sonra Amerika’dan kötü haber geldi. Edwin Hubble adlı bir astronom evrenin durağan olmadığı, tam tersine galaksilerin inanılmaz bir hızla birbirlerinden uzaklaştığını, yani evrenin genişlemekte olduğunu kanıtladı. Bunun üzerine Einstein evreni sabit kabul edişi için: ‘Hatalarım arasında en büyüğüydü’ demiştir. Evrenin sabit olduğuna dair yaygın görüş, Einstein’ın da denklemlerinde evreni bir sabit değer olarak ele almasına neden olmuştur. Muhtemelen Einstein’ın bu düşüncesi Aristo’nun öğretilerine dayanmaktaydı.

Çin kayıtlarında, 1054 yılında, gökyüzünde yeni bir ışığın gözlemlendiği kaydedilmiştir. Bununla birlikte hiçbir Avrupalı kaynakta bu bilginin izine rastlanmamıştır. Ayrıca bu ışık, gündüz gözüyle bile görülebiliyordu ve haftalarca sürüyordu. Oysaki bu olay bir süpernova yıldızının ölümüydü ve olayın etkileri bugün hala Crab Nebula ‘da gözlemlenebiliyordu. Avrupa burada gökyüzündeki cisimlerin değişmez olduğuna dair, bu fikirle çelişki yaratan bir göksel olayın kayıtlara geçmesine engel olmuştur.

Bir süpernova, yüzyılda bir defa çıplak gözle gözlemlenebilen bir göksel hadisedir ve en son 1987’de gözlemlenmiştir. Dolayısıyla böylesine yüzyılda bir defa gözlemlenebilen bir olay için, Aristo’nun evrene ilişkin tahmini çok da anlaşılamaz değildir.

Einstein’ın 2. Önemli Hatası

Kuantum fiziğini insanlık için bir rehber olarak tanımlayabiliriz. Zira kendisi sayesinde ışığın, elektronun ve atomun nasıl bir yapıya sahip olduğunu analiz edebiliyoruz. Böylece bu bilim dalının madde ile ışığı incelediğini anlayabiliyoruz.

Einstein, 1905’te fotoelektrik etkiyi, saf enerji taşıyan sonsuz küçük parçacıklar olarak yorumlayarak alana büyük katkıda bulunmuştur. Başka bir deyişle Einstein, bir dalga olarak tanımlanan ışığın, akış halindeki parçacıklar şeklinde davrandığını ortaya konmuştur. Doğru bilinen yanlışlardan biri de , Einstein’ın 1921’de Nobel Ödülü’nü kuantum bulgusuyla aldığıdır, aslında olan Nobel Ödülü’nü Einstein bu bulgusuyla almıştır.

Kuantum fiziğinin en temel özelliği dolanıklık olgusudur, yani iki atom altı parçacığın birbirini uzaktan etkilemesi. Bunu milyarlarca ışık yılı uzakta olsalar bile anında yapıyorlar. Örneğin bir elektron kendi ekseninde sağa dönüyorsa dolanık eşi hemen sola dönmeye başlıyor.

Einstein parçacıklar arasında sanki ışıktan hızlı etkileşime izin veren bu temel açıklamaya katılmıyor ve atom altı parçacıkların klasik fiziğin belirttiği gibi deterministik davranmadığına inanmıyordu. Einstein’ın ikinci hatası bu indeterminist (olasılıklı) temeli kabul etmemesidir ve kendisi bu görüşünü şöyle ifade etmiştir: “Tanrı zar atmaz.” Ancak yanılan kendisi oldu. NIST’ da çalışan fizikçiler, kuantum fiziğinde uzaktan etki olduğunu kanıtladılar.

Einstein’ın buradaki körlüğü de Yunan felsefesine dayanmaktadır. Platon  düşüncenin ideal olması gerektiğini, gerçekliğin olasılıklarından uzak olması gerektiğini öğütlemektedir. Platon’un felsefesinde bilgi, öngörülen tüm gerçeklerle mükemmel tutarlılık gerektirirken, inanç kısmi gözlemlerle üretilen olasılığa dayanır. Einstein, saf düşüncenin hakikati tümüyle kapsadığına inanıyordu; ancak kuantum rastgeleliği bu hipotezle çelişiyordu.

Dolayısıyla Einstein’ın hatalarından çıkarılabilecek hatalar vardı. Bilimsel geleneğin, hangi aşamada olursa olsun eleştirilebilir olduğudur. Görüldüğü gibi Aristo ve Platon Einstein’ın belirli konularda yanılmasının, dolaylı yoldan da olsa sebebi olmuşlardır. Ayrıca doğal gözlemler ile bu gözlemlerin matematiksel olarak formülize edilişindeki konuyu unutmayalım.

Önerilen Yazı: Daisugi Tekniği: Japonların Ağaç Kesmeden Odun Üretmesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir